11 Şubat 2008 Pazartesi

Nazara inanır mısınız?

Ülkü TAMER

"Elemterefiş" doğa olaylarını doğaüstü güçlerle açıklamaya çalışan mağara adamından başlayarak doğaüstü güçlerle doğayı etkilemek isteyen "çağdaş" insana kadar süren bir serüvenden kesitler sunuyor


Ninem nazara müthiş inanırdı. Üzerliğini, kurşununu hiç eksik etmezdi. Evin emektarı, şakakları dövmeli Havva Bacı da öyle. İkisi bu konuda pek anlaşırlardı. Ama Havva Bacı'dan sonra gelen Şerife Bacı ninemle dalga geçerdi hep. "Aman hanımana, adama 40 metreden göz mü değermiş!" derdi.
Günün birinde ninem nazar diye bir şey olduğunu Şerife Bacı'ya kanıtladı.
Bir yaz akşamı babam konuk çağırmıştı akşam yemeğine. Annem ortanca kardeşimi İstanbul'a, okula yazdırmaya götürmüştü. Ninem yemekleri hazırladı, Şerife Bacı avluya masayı kurdu. Ben pırıl pırıl giyindim. Babamla konuklarını beklerken küçük kardeşim Tankut'a, "Hadi" dedim, "yazlığa çıkıp erik toplayalım."

Birden fark ettim ki havadayım, uçuyorum
Yazlık, avlunun üstündeki terastı. Dört metre yükseklikte bir düzlük. Biz tam yazlığın merdivenlerine yönelmiştik ki, kapı çalındı. Koşup açtım. Bir komşu kadın. Nineme bir şey soracak. Beni görür görmez, "Vay vay, amma da yakışıklı olmuşsun" gibilerden bir şeyler söyledi. Sonra nineme soracağını sordu, gitti. O gider gitmez dövünmeye başladı ninem. "Bu kadının nazarı adamı perişan eder. Ülkü'nün başına bir şey gelmeden ben gidip üzerlik yakayım" diye mutfağa seğirtti. Tankut'la ben de yazlığa.
Üç-beş erik kopardık ağaçtan. Aşağıdaki havuzu gösterdim Tankut'a. "Şunları suya atalım da, biz ininceye kadar yıkansınlar" dedim. Yazlığın demir parmaklığına yaslanarak ilk eriği fırlattım havuza.
Ansızın fark ettim ki, ben de fırlamışım. Havadayım. Önümde demir parmaklık aşağı uçuyorum. Sonra küüüt, avlunun taşları üstüne indim. Ben yaslanınca demir parmaklık kırılmış meğer.
Şimdi olsa sanırım daha havadayken ölür giderim. Ama 12 yaşın tazeliği. Üç çıkık ve alnımda yumurta gibi bir şişle sıyırdım. O arada bayılmışım. İki dakika sonra da babamla konukları gelmiş. Masaya oturacaklarına çıkıkçı Zekeriya ustayı bulmaya gitmişler.
15 gün sonra yürüyerek avluya çıktığımda, ninem Şerife Bacı'ya söylenmeyi sürdürüyordu: "Sen hâlâ nazara inanma..."

Günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası
"Elemterefiş" (Yapı Kredi Yayınları) kitabını elime aldığımda bu olay geldi aklıma. Özellikle Anadolu'da nazarın, büyünün yaşamımızın nasıl vazgeçilmez bir parçası olduğunu düşündüm.
Kitap çok yeni sayılmaz. Sıcak yaz günlerinde karıştırmak için aldım elime. Büyük boy 264 sayfa. İlk 70 sayfa Metin And'ın, Ahmet Ünal'ın, Kutalmış Görkay ile Musa Kadıoğlu'nun, M. Muhtar Kutlu'nun, Gürbüz Erginer'in, Hasan Özdemir'in kapsamlı yazılarını içeriyor. Karıştırmak için derken, bir de fark ettim ki, başlamışım okumaya.
Metin And "Büyü, Canlılık ve Sanat"ı yazmış. Dinlerin ve sanatın kaynağının büyü olduğunu ya da bunların birlikte geliştiğini belirtiyor. "Büyüsel uygulamada bugün sanat dediğimiz görsel ve işitsel yoldan hayvan, insan ve doğar olgularının resim, fetiş, maske ve taklit danslarıyla benzeri yapılıyordu" diyor. Bizim kültürümüzde bunların ilginç örneklerini sıralıyor.
Ahmet Ünal, "Hititlerde ve Çağdaşı Anadolu Kavimlerinde Büyücülük"ü anlatıyor. Mezopotamya kökenli metinlerden ilginç örnekler veriyor. Metinler arasında kendi bulduğu iki tedavi yöntemini de belirtiyor.
Kutalmış Görkay ile Musa Kadıoğlu, "Antik Yunan ve Roma Dönemlerinde Büyü ve Büyücülük"ü irdeliyorlar. Homeros'u okuyanlar, mitologyaya ilgi duyanlar eski Yunan'da büyünün ne kadar önemli olduğunu bilirler. Görkay ile Kadıoğlu, öykülerden çok yöntemler ve uygulamalar konusunda pek bilinmedik ayrıntılar sunuyorlar.
M. Muhtar Yaman "Büyücü Şaman"ı yazmış. "Olaylara bir anlam katmak ve olaylar üzerinde egemen olabilmek amacıyla insan zihni tarafından dünyanın çeşitli bölgelerinde, bağımsız biçimde, tasarlanan büyük sistemlerden biri" olan şamanizmin kaynakları ve toplumsal işlevlerini anlatıyor.
Gürbüz Erginer'in konusu "Anadolu'da Batıl İnanmalar ve Büyü". Büyüsel işlemler üç türe ayrılmış: Hücum uygulamaları (belirli bir hedefe zarar verme), savunma uygulamaları (korunma) ve istekle ilgili uygulamalar (çocuk sahibi olmak gibi belirli bir dileğin gerçekleşmesine yönelik uygulamalar). Erginer, Anadolu'da bu uygulamaları anlatıyor.
Hasan Özdemir "Bazı Kaynaklarda Büyü" yazısında İslam dininde büyüye ağırlık veriyor. Kuran'daki ayetlerden yola çıkarak büyünün kaynaklarını araştırıyor.

Büyü kültürümüzün köklü kaynakları
Kitabın ikinci bölümünü oluşturan "Katalog"da fotoğraflar yer alıyor. Eski Mısır'da büyü, idoller, Bizans döneminde inanç, hayvan uzuvlarından yararlanma, tılsım mühürler, yüzükler, tılsımlı gömlekler, tedbirler, şifa vb. gibi başlıklar altında kısa bilgiler de veriliyor. Hitit tanrı çivi heykellerinin fotoğraflarını görünce şaşırdığımı da belirteyim bu arada. Meğer "büyü kültürümüz"ün kaynakları ne kadar eskilere dayanıyormuş.
"Elemterefiş" özenle üretilmiş bir kitap. Doğa olaylarını doğaüstü güçlerle açıklamaya çalışan mağara adamından başlayarak doğaüstü güçlerle doğayı etkilemek isteyen "çağdaş" insana kadar süren bir serüvende belirli bir kesitin belgesi.
Baskı düzeyinin yanı sıra metinlerin İngilizce çevirilerinin de yer alması nedeniyle, kitabın yurtdışında da, çok sınırlı çevrelerde ve çok sınırlı ölçüde bile olsa ilgiyle karşılanacağını sanıyorum.

Hiç yorum yok: